Kıymetli sanatçımız Saim Erken ile küçük bir sohbet gerçekleştirdik. Bize zaman ayırıp sohbetiyle eşlik ettiği için aynı zamanda 21. Belgelik sergimiz hakkında değerli görüşlerini paylaştığı için kendisine çok teşekkür ediyoruz.Öncelikle merhaba. Biz ders BELGELİĞİ öğrencileri olarak ve siz de değerli bir sanatçı ve sanat eğitimcisi olarak, 21. BELGELİK Sergimiz hakkında düşüncelerinizi merak ediyoruz. Ama sergiye geçmeden önce sizin döneminizdeki sistemi de merak ediyoruz. Sizin döneminizde eğitim, bölüm nasıldı?
Ben buraya eylül ayında geldim, koridorda kimse yoktu. Burada her taraf renkliydi ve sanat tarihinden izler görürdük. Mondrian, Miro, Kandinsky gibi. Böyle sergi hiç olmazdı. Resmin altına imza atmak gibi durumlarda yoktu. Hatta bunlardan kaçınırdık. Desenlerde tek elden çıkmış gibi bir desen anlayışımız vardı. Hocalar daha stilize edilmiş çizgi yapısına ulaşmamızı hedeflerdi.
Peki bunun bir sebebi var mıydı?
Sebebi vardı. Burada 3 atölye vardı, 3 atölyenin de bir geleneği vardı. Sanatçı geleneğinden kaynaklı durumlardı. 3 ayrı atölyenin de geleneği, hocaların karakterleri ve aldığı eğitim ile ilgiliydi. Benim hocam Muammer Ömer, Mimar Sinan Üniversitesi çıkışlıdır. O sanat eğitimine daha hakimdir. Nüzhet Kutluğ, sanırım Ankara çıkışlıydı. O da farklı bir dil öneriyordu. Bu şekilde kökenleri farklı olunca öğrencilere davranış biçimleri de çok farklı oluyordu. Bugün nasıl benim davranış biçimim farklıysa kendi gelişimimden kaynaklı bir durumdur. Akademik yapıda bir atölyem olsa bahsettiğim davranış biçimim daha çok ortaya çıkacak. Dolayısıyla öğrenci de buna göre gelişecek, buna göre bir karakter oluşacak. Yani burada sanata yaklaşım biçiminden bahsediyorum. Tıpkı bu sergide de görebildiğimiz belli bir disiplinin olduğu gibi.
Siz peki bir sanat eğitimcisi olarak, öğrenciye yönelik eğitiminizde ki hedefiniz nedir, nasıl bir sanat eğitimcisi olmayı hedeflediniz?
Öncelikle sizi tanımam gerekirdi. Hedefleriniz, gelecek planlarınız nedir gibi. Hedef koyabilmem için olaya direkt dahil olmam gerekir ancak ben dahil olamıyorum. Sadece gözlem yapabiliyorum. Önerilerim vardır, o da ‘her zaman kendiniz olun, okuyun, takip edin, sanatın entelektüel tarafından beslenerek kendinizi oluşturun.’ Kendinizi oluşturun kısmına daha çok odaklanıyorum. Birde aslında resim yapabilen hale getirmek gerektiğini düşünüyorum. Nasıl boyayacağını söylediğim zaman benim tutsağım oluyorlar, özgürleşmiyorlar. Biraz daha özgürleşmeleri gerektiğini düşünüyorum. O yüzden disiplini kendi çalışma biçiminde kendisinin oluşturabileceği bir durum haline getirmek gerektiğini düşünüyorum. Buna göre bir davranış biçimi gerçekleştirmeye özen gösteriyorum. Ama her atölyenin öğrenciye örnek bir modeli olması gerektiğini düşünüyorum. Öğrenciyi resme bağlı hale getirmek için çaba gösteriyorum. Çünkü sanatın ne olması gerektiği nasıl olması gerektiği ile ilgili çok sorun var. Bunları tecrübelerimle anlatmaya çalışıyorum.
Sizce sanat nedir peki? Dışarıdan bu soru çok geliyor ve sanatın ne olduğunu nasıl bir şey olduğunu sizden de duymak isteriz.
Bu çok genel bir soru olur. Çünkü sanat kelimelere indirgenebilecek bir şey değildir. Sanat her şeydir. Bir tanıma sığmaz. Belki hiçbir şeydir belki çok şeydir. Perdeyi aralamaktır, yaklaşım biçimidir, yaşam biçimidir. Sanat hayatın ta kendisidir ya da oradaki gözlemdir. Düşüncedir, bilimdir her şeyi barındırır. Kişiye göre bile değişebilir. Ve bence aslında sanatçı kimdir diye bakmak lazım.
O zaman sanatçı kimdir diye de sorayım?
İşte bu çok güzel bir soru. Sanatçı kendini toplumdan ayrı bir konumda mı görmeli yoksa içinde mi yaşamalıdır. Gözlem yeteneği gelişmiş olan kişidir ve aynı zamanda aktarma yeteneği gelişmiş olandır. Gözlem ve aktarma yeteneği, başka bir şey değil. Üstün meziyetler yüklemeye gerek yoktur. Yaşam anlamında söylüyorum, sıradan da olabilir, kendini üst mertebede de görebilir, rahat biri olabilir, van Gogh gibi hasta da olabilir. Sahici olmalıdır.
Sizin gözünüzde günümüz sanatçıların kendi işlerinde eksik olan yarım kalmışlık var mıdır?
İşlerini yarım bırakmak değil ama bugünkü işin de bir yarım kalmışlığı var, hayatta da bir yarım kalmışlık yok mu? Sadece sanatta yoktur yani, yaşamda da vardır. Hatta sanatçı buradan beslenir çoğu zaman. Bugünkü sanatın ‘bir şey buldum ben’ diye bir çıkmazı vardır. Hep yeni bir şey bulma çabası. Aslında sen olabilirsin. İç sesinizle ürettiğinizde bu çıkmazdan, bir şey buldum şatafatından kurtulabilirsiniz. Bütün mesele budur, ben bir şey bulmalıyım diye başlıyor ve kendini sanatçı adayı olarak görüyor. Ama bulmak zorunda değilsinizdir. Arayın, o yol güzeldir, gitmektir mesele, aramaktır. Hayatta olduğu gibi sanatta da öyledir, yol heyecanı güzeldir.
Konuşmalarınızda resmin güncelliğine değiniyorsunuz. Peki 21. BELGELİK Sergisinde güncelliği yakalayan, ilginizi çeken çalışmalar var mı? Neler söylersiniz 21. BELGELİK Sergisi hakkında?
Evet var, çok var. Bu sergide gördüğüm teknik çözümlemeleri çok beğendim. Bütün çalışmaların, desenler dahil, teknik çözümlemeleri çok iyi. Aynı zamanda sunuş biçimleri de çok güzel.
Bu çalışmada duruş biraz daha rahat olsaydı daha iyi olabilirdi. Portrelerde bu var, duruşlar biraz zorlama gibi.
Ama resim yaparken kendimizi de yansıtırız. O duruşlar bununla ilgili de olabilir.
Elbette, ama bunu biraz da atölye alışkanlıkları yaratıyor. Espas ile ilgili birkaç sorun var. Resimde bir boşluk bir derinlik olmalı. Birde güzel yapma kaygısı var. Bazı portrelerde de zaman algısıyla ilgili, sanki saniyelikmiş gibi bir durum var. Birde resimde bu kumaş parçası gibi farklı malzeme kullanılması o çalışmayı biraz düşürüyor bence. Biraz da grafikleştiriyor, resim tasarım haline gelebiliyor.
O aslında imzası gibi ve aynı zamanda izleyicinin resmin içine girmesine yardımcı niteliğinde olması için yapıldığını duydum. Grafikleştirme ihtimalini hiç düşünmemiştim.
Tabi olabilir. Ama tasarım ile resmin arasında bir fark var. Tasarım dediğimiz şeyin sanatla ne kadar iç içe geçtiği ya da sanattan ne kadar ayrıldığı ile ilgili bir durum var. Bunu araştırmanızı isterim. Çünkü günümüzün aslında en büyük sorunlarından bir tanesidir.
Peki sergide bir eksiklik olduğunu düşünüyor musunuz?
Hayır. Bu sergi bir öğrenci sergisi hatta bir tık üst seviyede bir sergi diyebilirim ve bunu samimiyetle söylüyorum. Bir sergide görsem yadırgamayacağım işler var. Eleştiri başka bir boyutta düşünülmesi gereken bir şeydir ve burada öyle olmaz. Gayet başarılı bir sergi. Sadece biraz boyutlar büyük olsaydı daha da iyi olabilirdi. Ama sunuşuyla harika bir iş çıkarmışsınız.
Çok teşekkür ederiz.
Söyleşi: Demokan Sahilli ve Nursena Çinpolat
Söyleşi Tarihi: 20.04.2022
Yazar
Son Yazıları
- Haber17 Ekim 2023ders BELGELİĞİ Mezunu Sinan Orakçı’nın İlk Solo Sergisi “İştahların Makamı”
- Haber28 Eylül 2023dB Mezunu Selin Yağmur Sönmez “Ortak Zemin” Sergisi…
- Haber29 Ağustos 2023dB Mezunu Emre Tura, Hayal Melodileri Yarışması I. Başarı Ödülüne Layık Görüldü…
- Haber12 Temmuz 2023ders BELGELİĞİ Alan/Zone Kolaj Sergisi…
İlk yorum yapan siz olun