Neredeyse hepimiz en azından yaşamımızın bir anında mutlaka bir “kozalak” görmüşüzdür. Benim için bu ilk görüş çocukluğuma dayanır. Babamın bizi lunaparka götürürken yürüdüğümüz yol boyunca muhteşem çam ağaçları olurdu ve kozalaklarının bazıları yerlere düşmüş, bazıları da hala ağaçta asılı dururdu. Bu bitkinin kozalak olduğunu o zamanlarda babamdan öğrenmiştim. Kuzenim ise onlardan birinin kafasına düşmesinden korkarak yol boyunca başının üstünde hep bir ceket tutarak yürürdü. Bu hikaye beni hem gülümsetmiş, hem de “kozalak” denince hep hatırlamamı sağlamıştır.
Geçen haftalarda, H. Avni Öztopçu hocamızın önderliğini yaptığı Topluma Hizmet dersimiz için grupça ziyaret ettiğimiz ve harika bilgiler edindiğimiz Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesinde, doğa ile iç içe yaşadığım bir deneyimle, doğaya bakış açımda büyük bir sıçrama yaşadım. Doğaya her zaman duyarlı biri olmuşumdur, fakat bu ziyaretimiz sonrası; çoğu zaman doğaya baktığımı, fakat çoğunlukla henüz onu “göremediğim”i farkettim. Doğa, artık o andan sonra benim için hayranlık uyandırıcı ve keşfetmem gereken başka bir “yaşam” haline geldi. Tüm bu öğrendiklerimi hızlıca herkesle paylaşma isteği de cabası. Belki de hala bir yerlerde, benim gibi henüz doğaya bakıyor olan, fakat henüz görememiş olan bazıları daha vardır ve bu yazının birilerinde bir kapı aralayabileceğimi umuyorum.
Siz hiç bir kozalağın erkek ve dişi olabildiğini, bunları anlamanın da yolları olduğunu duymuş muydunuz?
Onun önce bir bebek olduğunu, yaş aldığını, kapanıp açtığını, yere düşse de açtığını, yaşadığını… Peki, ya elinize aldığınızda eğer sertse dişi, elinizde ufalanabiliyorsa, daha küçükse, hafifse ve çiçek açmazsa erkek kozalak olduğunu biliyor muydunuz?
Evet, bugüne kadar eğer duymadıysanız; sizin gibi ben de öğrendiğimde inanılmaz şaşırtıcı buldum. Doğaya ve döngüsüne karşı bir kez daha hayranlık duydum. Tıpkı bizler gibi, doğada gördüğümüz her şeyin kendine ait döngüleri ve hatta sosyal yaşamları ve iletişimleri olduğunu farkettim. Örneğin; siz Ege bölgesine ait bir tohumu Doğu Anadolu bölgesine getirip iyi niyetlerle de ekseniz, o oradaki toprağa çevreye uyum sağlayamayıp büyüyemeyebileceğini, ya da tam tersi büyüse bile diğer bitkileri negatif anlamda etkileyebileceğini öğrendim. “Taş yerinde ağırdır.” sözünü boşuna söylemediklerini bir kez daha anlıyoruz. Doğa, onu “gördüğümüzde” bize yaşamla ilgili de çok güzel bilgiler veriyor. Doğa bizim için varolduğu kadar, biz de onun için varız. Aslında tüm yaşam formlarıyla bir bütün olabildiğimizde, kendimizin en yüksek versiyonunu belki de yaratabilmiş olacağız.
Bir kozalağın bende yaratmış olduğu bu yeni farkındalıkla, Topluma Hizmet dersimizdeki arkadaşlarımızla fikir birliğiyle, Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesini gezmemize vesile olan mezunumuz Bitki Ressamı Nurcihan Kahraman’a ve bize zamanını ayırıp harika bilgiler paylaşan Bilim Bölümü Başkanı Burçin Çıngay’a ayrıca çok teşekkür ediyorum. Bu gezimizin, her birimiz için yeni ufuklar açtığını görebiliyorum. Eğer sizler de biraz olsun doğa ile içiçe olmak isterseniz, Botanik Bahçesinin etkinlik takvimini takip ederek keyifli aktivitelere katılabilirsiniz, şiddetle tavsiye ederim.
Kozalaklar, iğne yapraklı ağaçların tohumlarının bulunduğu organlardır. Ait oldukları ağaç türüne göre şekilleri değişse de iç yapıları aynıdır. Odunsu ve sert bir yapısı vardır. Kozalaklar ağaç üzerindeyken kapalı haldedirler. Kuruduktan sonra ise ağaçtan düşerler. Kozalağı oluşturan pullar; nemli ortamlarda kapanırlar, kuru ortamda ise açılırlar. Diğer yandan, kozalak henüz gelişimini tamamlamadıysa açmayabilir. Kozalaklar incelendiğinde, ısı farklılıklarına tepki gösteren iki farklı katmanı olduğunu görülmüş. Bu durum, örneğin tekstil veya mühendislik alanlarından çeşitli tasarımcıların da üretimlerinde ilham almalarına sebep olmuştur. Doğa gerçekten gözlemlendiğinde, sanat dahil bize her alanda ilham vermeye hazır gibidir.
Bir kozalağı incelediğimizde pullarının arasında yer alan tohumları görebiliriz. Tohumlar, pulların altında büyürken, tohumlar olumsuz çevre koşullarından korunmuş olur. Hava çok soğuk ve nemli olduğunda, koşullar tohumların büyümesi için elverişli olmadığında kozalağın pulları kapanır. Havanın kuru olduğu ve tohumların rüzgarla taşınabildiği koşullarda ise, kozalakların pulları açılır ve tohumların yayılması için fırsat oluşturur. Ayrıca, Fıstık çamı ağacının kozalakları arasında, çam fıstıkları bulunur. Bunlar bildiğimiz gibi lezzetli ve besleyici bir kuruyemiştir.
Kozalağın saymakla bitmeyecek yönlerinden bir tanesi de şifa kaynağı olmasıdır. İnsanlar; yeşil kozalakları toplayarak bunlarla şuruplar, reçeller yapmaya başlamıştır. Yeşil çam kozalakları, bahar mevsiminde dalların uçlarında kendilerini gösterirler. Havada uçan çiçek tozları çam ağacında kendilerine bir yer bularak yerleşirler ve çam kozalakları oluşmaya başlar.
Her insanın bir gün doğayı “görmesi” dileğiyle…
İlk yorum yapan siz olun