Bu yazının konusu; yolları 16 yıl önce Avni Öztopçu Desen Atölyesi’nde kesişen iki eski mezunumuz, Volkan Yalazay ile Bekir Bolat’ı size tanıtmak, bugün ve dün arasındaki bağı kurmak, bunun üzerinden rehberlerimizle yürümek .
“Tarih Belgeliği” olarak, eski mezunlarımız ile söyleşi planımız vardı. Söyleşi yapacağım kişileri hiç tanımıyordum. Sadece Avni hocanın, isimlerinden ve çalışmalarından bahsettiği kadarıyla biliyordum. Bekir Bolat’ı telefonla aradım ve bir söyleşi yapmak istediğimizi kendisine söyledim. Bekir, Volkan Yalazay’ın yakında İstanbul’a geleceğini ve birlikte bir söyleşi olursa, daha verimli olacağını söyledi. Volkan’ın gelmesini bekledik ve geldiğinde mezun oldukları atölyede söyleşimizi gerçekleştirdik.
Size biraz Bekir ve Volkan’ın ders BELGELİĞİ içindeki çalışmalarından ve dostluklarından bahsetmek isterim.
Belgelik Ağaçları öğrencilerinin, her yıl geleneksel olarak gittiği Göztepe Özgürlük Parkı’nda tanışıyor Bekir ve Volkan. Burada ağaçları tanıma, etüt etme, not alma, eskiz yapma gibi etkinlikler yapılıyor ve o günden itibaren de dostlukları kesintisiz devam ediyor. Bekir, “ders BELGELİĞİ Çalışma Grubu”nda basımları yapılan kaynakların, ciltleme, tasnif, kontrol, bantlama gibi işlemlerini yapıyor. Üniversitede okurken, öğretmenlik dışında bir işte çalışmak zorunda kalıyor ve mezuniyetten sonra da, yaşamı bu çalışma üzerinden şekilleniyor, öğretmenlik yapamıyor. Bekir reklam sektöründe çalışıyor. Volkan ise liseden mezun olduktan sonra, kamyon şoförlüğünden, tekstil tasarım işine kadar farklı işlerde dört yıl çalışmış, üniversiteye girince de çalışmaya devam etmiş. 2000 yılında, Belgelik Ağaçları kolunda üretimde bulunmuş, üniversitenin bahçelerinde fidan ekimleri yapmış.
İstanbul, farklı floraları içinde bulundurduğundan, her ikisi de ağaçları görme, tanıma, notlar alma, tasnif etme gibi amaçlarla geziyor, keşifler yapıyorlar. Ağaç ve toprak her ikisinin de ortak tutkusu. Sanırım dostluklarının uzun soluklu olmasında bunun etkisi var. Volkan çocukken ağaçların tepesinde büyümüş ve güzel bir karşılaşma ile üniversitede de ağaç serüveni devam ettirmiş. Ağacı, yaprağı, dalı, kış halini, yaz halini içindeki ağaca olan ilgi nedeniyle küçüklüğünde öğreniyor; üniversiteye başladığında ise yazılı kaynaklardan araştırma yaparak bilgisini artırıyor, öğrendiklerini birleştiriyor, büyütüyor. Orman Fakültesi kütüphanesine gidip, burada incelemeler yapıyor. Her yıl binlerce ağaç ekimi yaptıklarını söylüyor Volkan. Bekir ile doğa atölyelerine katılıp çocuklara ağaçları, bitki ekimini anlatıyorlar. Bekir, Volkan’ın fikir vermesi ile Müzecilik dersine de ağaç merakını katıyor ve ödevini Arboretuma giderek yapıyor. Hocasını da buranın bir ağaç müzesi olduğunu söyleyerek ikna ediyor.
Volkan öğretmenlik yaptığı 10 yıl süresince, toprakla uğraşmak isteğini hiç kaybetmediğini söylüyor, bu süre içinde keşif ve merak duygusu ile gezdiğini, İstanbul’da gidilmedik yer bırakmadığını anlatıyor. Bu arada İstanbul’un tarihini de okuyor, bu okumalar paralelinde araştırma ve incelemeler yapıyor. Aynı zamanda İstanbul’u sevmediğinden de bahsediyor Volkan. Kentle içli dışlı olunca zorlayıcı olduğunu, bir zaman sonra kaçma duygusuna girdiğinden bahsediyor. “Bütün bu 10 yıl içinde bir merkezim vardı o merkezimi hiç kaybetmedim” diyor ve o merkezin toprak olduğunu anlatıyor. Sonuç; kent yaşamının arkada bırakılması, ağacın, toprağın sırlarına dalmak için doğada yaşamın tercih edilmesi.
Sizlere söyleşi deneyimimden de bahsetmek isterim. Volkan ve Bekir ile yaptığım söyleşiye kadar, söyleşilerde konuğum hep tek kişi olurdu. Onlarla söyleşiye başlayıncaya kadar da, bunun bir sorun olacağını düşünmemiştim. Söyleşiye başladığımda, konuşmayı nasıl yöneteceğim ile ilgili bir karmaşa yaşadım. Mesela bir konukla konuşurken, konuşmanın akışını değiştirmeden diğer konukla nereden başlamalıyım? İki konuğun konuşmalarını nasıl bir noktada toplayabilirim, konuyu dağıtmamayı nasıl başarırım, her iki konuğa eşit bir süre verebilecek miyim? gibi ikilemlerde kaldım. Ancak hızla bu duygulardan çıktım. Volkan’ın yaşam pratikleri, Bekir için de ilgi çekiciydi. Bizim onu tanımamızı istiyordu ve genellikle sözü kendisi ona verdi.
Volkan’ı dinledikçe şaşırdım, şaşırdıkça imrendim. Volkan çok kendindeydi, yavaşlık anlamında ağırdı bir o kadar da doluydu. Toprakla uğraşmasının onun bu özelliği edinmesinde etkisi olduğunu düşünüyorum. Oysa kent insanlarının işlerini yaparken de düşünürken de her zaman acelesi vardır.
Volkan, 10 yıllık öğretmenlikten sonra nihayet doğada yaşamayı seçmiş. Onun toprakla bitki ile ağaç ile ilişkisi, kent yaşamından doğal yaşama geçmesi, bu yaşamı birlikte yürüyecek bir eşinin olması, çocuğunu bu seçim içinde yetiştirecek olması, farklı ve güzeldi. Volkan’ın yavaş konuşması, bana da iyi geldi. O yavaşlık içerisinde, ben de anlattığı yerlere gittim, tattım, sezdim ve gezdim. Çoğunluk hepimiz doğayı severiz, onun güzelliğini, kuşların ötüşünü, çiçeklerin açışını. Ama hep alıcıyız. Volkan ise sadece alıcı değil aynı zamanda üretici de. Toprağın, ağacın, havanın döngülerine göre yaşamını ayarlıyor. Merak duygusu hep canlı, araştırıyor, geziyor, iz sürüyor.
Bekir ve Volkan ağaçlar ile ilgili bir çalışma içindeler, sanırım yakın zamanda çalışmalarını kitaplaştıracaklar. Onlar hakkında daha fazla bilgiyi söyleşimizin ses kaydını dinleyerek öğrenebilirsiniz. “ders BELGELİĞİ” onlarda iz bıraktı. Onlar da bu iz üzerine yeni izler oluşturuyorlar.
Teşekkürler Bekir
Teşekkürler Volkan
Düzenleme
Aslıhan Mumcu
Yazar
Son Yazıları
- Doğa4 Kasım 2018İyiye Güzele Dair Bir Çabadır “ders BELGELİĞİ”
- Sanat17 Ekim 2018Düşünceler Mekanları Şüphesiz Ki Aşar
- Eğitim2 Ağustos 2018Erzincan Belgeliği Müze Projesini Anlamak
- Eğitim26 Temmuz 2018Erzincan Belgeliği Müzesi Hayal Olmasın!
İlk yorum yapan siz olun